
Rektör Prof. Dr. Durmuş Deveci’nin, üniversitede uygulamaya koyduğu ve öğretim üyelerine 40 saatlik mesai hesabını tutturmak içi6n kart okutma mecburiyeti getirmesi üniversite akademik personelinin tepkisiyle karşılanırken, bu konudaki şikâyetlerin karşılık bulamamasının personeli daha da rahatsız ettiği belirtiliyor.
 Bilim-fikir-ifade özgürlüğünün en üst seviyede yaşanması gereken yerin üniversite olması gerekirken, rektöre söz konusu uygulamayla ilgili öğretim üyelerince yapılan hiç bir itirazın dikkate alınmamasının yeni tepkilere neden olduğu, üniversite yönetiminde görevli akademisyenlere problem iletildiğinde, rektörün bu uygulamada ısrarcı olduğunu, söz dinlemediğini, kafasına koyduğunu bütün itirazlara rağmen yaptığını ifade etmeleri, üniversitede huzursuzluğun dozunu artırıyor.
 Yeni uygulamadan ve üniversitede yaşananlardan oldukça rahatsız olan akademisyenler, rahatsızlıklarını ve şikâyetlerini şu şekilde sıralıyorlar:
 “Öğrencilerinin gözü önünde kart basarak mesaisine başlayan öğretim üyelerinin itibarını bu seviyeye indirmeye kimsenin hakkı var mı Sayın Rektör! Bir bilim kurumuna bu manzarayı ne hakla yaşatıyorsunuz? Bilimsel-akademik başarıya odaklanması gereken akademisyenlere yaşattığınız psikolojinin farkında mısınız? Yönettiğiniz üniversitenin akademisyenlerine güvenmediğinizi ima eden bu uygulamanızla üniversitemizdeki huzur ve güven duygusunu yok ettiniz. Sizi tebrik ediyoruz!
 Sayın Rektör, bu icraatını YÖK’ün de desteklediğini, YÖK Başkanının, Cumhurbaşkanımızın kendisini yakından tanıdığını iddia ediyor. Bu iddialar doğruysa, bizim üniversitemize mahsus kart okutma uygulamasını bizlere lâyık gören ve bize bu ayrıcalığı(!) yaşatan YÖK’e de şükranlarımızı sunuyoruz! Sayın Rektör son derece de açık sözlü… Öğretim üyelerine hitaben yaptığı konuşmada, bu uygulamayı ‘Kitabına uydurduk’ diyor. Demek ki, Yeni Türkiye’de işler, eski ve bayat Türkiye’de olduğu gibi, kitabına uydurularak yürüyecek. Bu ‘yeni eski’miz ya da ‘eski yeni’miz hepimize ‘yeniden’ hayırlı olsun!
 Sayın Rektör’ün kurduğu elektronik kart okuma sistemi sağlıklı çalışmıyor. Bazen okutulan kartlar sistemde okutulmamış gözüküyor. Buna bağlı olarak öğretim üyelerinin hak ettikleri ücretin bir kısmı ödenmiyor. Sayın Rektör’e bu ihtimal daha önce ifade edilmiş, ‘Fisebilillah çalışacaksınız’ demişti. Sayın Rektör işimizi kolaylaştırdı! Artık bizim adımıza bizim kazancımızdan feragatte bulunup bize hayır işletiyor. Böyle rektör nerede bulunur? Ne kadar talihliyiz, değil mi? Sayın Rektör, madem bizim adımıza bu kadar hayırseversiniz, kendi adınıza da rektörlük seçim sürecinde rektör olma ihtirasınızdan fisebilillah vazgeçip büyük bir hayır işleseydiniz ya!
 Sayın Rektör, konuşmalarınızda dürüstlükten, haktan, hukuktan dem vurarak, dolaylı yoldan yeteri kadar dürüst olmadığımızı ima ediyorsunuz. Dürüstlükten açmışken isterseniz başka örnekler üzerinde de duralım. Mesela, rektörlük seçim sürecinde kimlerin kimlerle gizli pazarlıklar yaptığını, kimlerin kimlerin desteğiyle seçim sandığından çıktığını da konuşalım. Ya da bazı yöneticilerin görev yaptığı dönemlerdeki netameli işlerini…”
 Baskıcı, özgürlükleri ortadan kaldıran, akademik verimi düşüren, çalışma barışını zedeleyen uygulamaların eski Türkiye’de kaldığına dikkat çeken üniversite personeli, hukuki olmayan iş ve işlemlerin, uygulamaların gündemden çıkarılmasını istiyor.
